TÜRK HUKUKUNDA VASİYETNAME TÜRLERİ, VASİYETNAME LEHİNE YORUM İLKESİ İLE, VASİYETNAMENİN AÇILMASI, TENFİZİ, HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE İPTALİ

  1. Giriş

    Kişinin kendi malvarlığından karşılık almaksızın veya alınan karşılık ile kazandırma arasında kendisi aleyhine önemli bir fark olacak şekilde diğer bir kişi lehine yaptığı hukuki işlemlere tasarruf (kazandırma) denir1. Tasarruflar hüküm doğurdukları an bakımında iki şekilde gerçekleşebilir. Kişi hayata iken hüküm doğuruyorsa sağlararası tasarruf, kişi öldükten sonra hüküm doğuruyor ise ölüme bağlı tasarruftan bahsedilir. Ölüme bağlı tasarruf hakkı ile miras bırakan, terekesinde, kanunun çizdiği sınırlar dahilinde düzenleme yapabilmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) kapsamında miras bırakana miras sözleşmesi veya vasiyetname yapma olmak üzere iki tür ölüme bağlı tasarrufta bulunma hakkı tanınmıştır. Bu çalışmada ölüme bağlı tasarruflardan vasiyetnameler incelenecektir.

    TMK’nın “Ölüme Bağlı Tasarrufların Şekilleri” başlıklı dördüncü ayrımında 531. ve 549. maddeleri arasında düzenlenen vasiyetname kavramı, miras bırakanın son arzularını yansıtan, tek taraflı, doğuşu, devamı ve sonuçları miras bırakanın iradesine bağlı bir hukuki işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Vasiyetnameler, olağan vasiyetnameler ve istinai vasiyetnameler olmak üzere iki ana gruba ayrılmakta olup, el yazılı vasiyetname ve resmi vasiyetname olağan vasiyetname olarak kabul edilmekte iken, sözlü vasiyetname istisnai vasiyetname olarak kabul edilmektedir. Vasiyetnameler, miras bırakanın arzu ve iradesini yansıtacağından, miras bırakanın dikkatli ve kapsamlı düşünmesi ve hiçbir etki altında kalmaması amacıyla çok sıkı şekil şartlarına tabi tutulmuştur. Başka bir ifade ile ortada vasiyetname yönünde bir irade açıklaması var ise, bu açıklamanın hukuken kabul görmesi için öncelikle yasa koyucunun aradığı şekil şartlarına sahip olması gerekmektedir. Aksi takdirde, vasiyetnamenin iptali, yani en başından beri geçersiz kabul edilmesi söz konusu olacaktır.

  2. Vasiyetname Türleri

    Vasiyetname türleri, Türk Medeni Kanunu’nun 531. ve 541. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, Türk hukukunda el yazılı vasiyetname, resmi vasiyetname ve sözlü vasiyet olmak üzere üç tür vasiyetname bulunmaktadır. Vasiyetnameler, miras bırakanın o an içinde bulunduğu durum, gizlilik, okuma yazma bilme ve vasiyetname yapabilme kudretine sahip olma gibi durumlar dikkate alınarak düzenlenmiştir.

    1. El Yazılı Vasiyetname

      Türk Medeni Kanunu’nun 538. maddesinde düzenlenen ve olağan vasiyetname türü olarak kabul gören el yazılı vasiyetname türü, resmi vasiyetname türünde olduğu gibi resmi memurun ve/veya tanığın katılımına gerek olmaksızın, vasiyetçi tarafından tek başına düzenlenebilmektedir.

      El yazılı vasiyetname türünün resmi vasiyetname türüne kıyasla, tercih edilmesine neden olan bazı faydaları bulunmaktadır. Bunların başında el yazılı vasiyetname hazırlamak, masrafsız bir işlemdir. Vasiyetçi bir kâğıt ve kalem ile bu tür vasiyetnameyi tek başına tanzim edebilecek durumdadır. Bu niteliği itibariyle el yazılı vasiyetname resmi vasiyetnameye kıyasla, kolaylıkla hazırlanılabilen, arzu edilirse daha sonra yine kolaylıkla değiştirilebilen veya yeni bir tasarruf eklenebilen bir vasiyetname türüdür. Vasiyetçi için bir diğer faydası ise, el yazılı vasiyetname vasiyetçi tarafından tek başına hazırlanabildiğinden ve bu haliyle hukuken kabul gördüğünden, vasiyetname metni gizli tutulabilmektedir. Bir başka ifade ile, vasiyetçinin vasiyetnamedeki arzu ve iradesini üçüncü bir kişiye, yani resmi vasiyetnamede olduğu gibi resmi memura aktarma zorunluluğu bulunmamaktadır.

      El yazılı vasiyetnamenin yukarıda ifade edilen faydalarını yanında, bazı sakıncaları da bulunmaktadır. El yazılı vasiyetnamenin hukuken geçerli olabilmesi için resmi bir mercie tevdii gerekmediğinden, resmi bir merci tarafından korunmayabilecek olan bu vasiyetname, eline geçen kişi tarafından kolayca tahrif edilebilir veya yok edilebilir. Yine aynı sebepten söz konusu vasiyetnamenin kaybolma ve vasiyetçinin ölümünden sonra bulunamama ihtimali de bulunmaktadır. Aynı zamanda söz konusu vasiyetname resmi bir merci önünde yapılmadığından, vasiyetçinin kolayca etki altında kalabilme ihtimalinin bulunduğundan da bahsedilebilecektir.

      Yukarıda ifade edilen sakıncaların önüne geçebilmek amacıyla, yasa koyucu, Türk Medeni Kanun’un 538. maddesinin 2. bendindeki düzenlemeyi getirmiştir. Anılan madde ile el yazılı vasiyetnamenin açık veya kapalı olarak notere, sulh hakimine ve yetkili memura bırakabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin, el yazılı vasiyetnamenin yok edilmesi veya yok olması, tahrif edilmesi veya bulunamaması gibi durumların önüne geçilmek amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır. Ancak anılan hüküm emredici nitelikte olmadığından, örneğin vasiyetçinin el yazılı vasiyetnamesinin ceketinin cebinden çıkması, vasiyetnameyi geçersiz kılmamaktadır. Ancak, el yazılı vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için bazı şekil şartlarının varlığı aranmaktadır:

      1. Vasiyetnamenin baştan sona, vasiyetçinin kendi el yazısı ile yazılması gerekmektedir. Bu geçerlilik şartı, yasa koyucu tarafından vasiyetçinin kimliğinin teşhisi amacıyla getirilmiştir. Nitekim el yazısı bir kimseyi diğer bir kimseden ayıran kişisel bir özelliktir. Bu nedenledir ki, vasiyetçi tarafından daktilo, bilgisayar gibi araçlar ile yazılan vasiyetname, geçersiz sayılmaktadır. Bu vasiyetname türünde, vasiyetnamenin vasiyetçinin kendi el yazısı ile yazılması geçerlilik şartı olduğundan, vasiyetçinin arzusu ile başka bir kişi tarafından yazılan vasiyetname, geçersizdir.El yazılı vasiyetname henüz tamamlanmadan vasiyetçi tarafından vasiyetnameye yapılan her türlü değişiklik, geçerlidir. Nitekim buradaki amaç vasiyetnamenin, vasiyetçinin iradesi doğrultusunda düzeltilmesidir. Ancak vasiyetnamenin tamamlanmasından sonra vasiyetçi tarafından yapılan, yeni bir tasarruf niteliğindeki eklemeler, yeni bir irade beyanı olduğundan, bu eklemeler de yasa koyucunun aradığı geçerlilik şartlarına uyularak yapılmalıdır. Aksi takdirde bu eklemelerin geçersiz olduğundan bahsedilebilecektir.Vasiyetçi dışında birinin tamamlanmış bir vasiyetnameye vasiyetçinin bilgisi dışında kendi el yazısı ile ekleme yapması halinde, bu ekleme kuşkusuz geçersiz kabul edilecektir. Burada geçerlilik şartlarına haiz vasiyetçi tarafından tamamlanmış bir vasiyetname bulunduğundan, vasiyetnamenin tamamının geçersiz kabul edilmesinden veya iptal edilmesinden bahsedilemeyecektir.Ancak vasiyetçi tarafından kendi el yazısı ile yazılan ancak henüz tamamlanmamış vasiyetnameye, vasiyetçinin arzusu doğrultusunda başkası tarafından ekleme yapılmış ise vasiyetnamenin geçersiz olup olmadığının tespiti için söz konusu eklemenin asli mi yoksa tali mi olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Şayet söz konusu ekleme vasiyetnamenin asli bir unsuru ise, bir başka ifade ile söz konusu ekleme olmaksızın vasiyetname yapılmayacak veya muhafaza edilmeyecek ise, söz konusu vasiyetnamenin, vasiyetçinin vasiyetnameyi kendi el yazısı ile yazma geçerlilik şartına aykırılıktan geçersiz sayılması gerekir. Bu durum Türk Borçlar Kanunu’nun kesin hükümsüzlük halini düzenleyen 27. maddesinin olağan bir sonucudur. Öte yandan, söz konusu ekleme tali nitelikte ise, geçerlilik şartına aykırılık oluşturan ekleme geçersiz, ancak vasiyetnamenin geri kalan kısmı geçerli kabul edilebilir.Vasiyetçinin el yazısının okunaklı olmaması vasiyetnamenin iptali sebebi değildir. Yine el yazılı vasiyetname metni açık bir şekilde yazılmamışsa, vasiyetnamenin iptalinden bahsedilemeyecek, bu takdirde vasiyetçinin gerçek amacını anlamaya çalışmak için yorum yapmak ve vasiyetname lehine yorum ilkesinden yararlanmak gerekecektir. Bu hususa aşağıda ayrıca değinilecektir.
      2. Vasiyetnamenin yazıldığı tarihin, günü, ayı ve yılı anlaşılır olacak şekilde, vasiyetnameye yine el yazısı ile yazılması gerekmektedir. Bu geçerlilik şartı, vasiyetçinin vasiyetnameyi yaptığı sırada ehliyetinin olup olmadığı ve/veya birden fazla vasiyetname yapılmış ise bunların öncelik sırasının belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Vasiyetnameye yazılacak tarihten, vasiyetnamenin yazıldığı yılın, ayın ve günün anlaşılması gerekmektedir. Bu itibarla tarih “01.01.2023” şeklinde belirtilebileceği gibi, “1993 yılı doğum günüm” şeklinde de belirtilebilir. Tarihin de vasiyetname metni gibi vasiyetçinin kendi el yazısı ile yazılması gerekmekte olup, aksi takdirde, vasiyetname geçersiz kabul edilebilir ve iptal sebebi olabilir.Tarihin yanlış yazıldığının ispat yükü iddia eden taraf üzerindedir. Tarih hata ile yanlış yazılmışsa, Türk Medeni Kanunu’nun 504. maddesinin son fıkrası uyarınca ve doğru tarihin ispat ve tespit edilmesi halinde, bu yanlışlık düzeltilebilir.
      3. Vasiyetnamenin vasiyetçi tarafından kendi el yazısı ile imzalanması gerekmektedir. İmza, vasiyetçinin kim olduğunu ve vasiyetname metnindeki iradenin kendisine ait olduğunu gösteren bir araçtır. Bu nedenle, mühür, herhangi bir alet vasıtası ile atılan imzalar veya parmak basmak, imza yerine başka şekiller çizmek geçerli kabul edilmemektedir. Burada Türk Borçlar Kanunu’nun el yazısı dışında başka araçlar ile atılan imzaları kabul eden 15 ve 16. maddeleri geçerlilik bulmamaktadır. İmzanın kişinin adı ve soyadı ile atılması kural olmayıp, vasiyetçinin kimliğini belirten, örneğin isim ve soy isminin baş harflerinin yazılması gibi imzalar da kabul edilmektedir.İmza vasiyetnameye yazılan irade beyanının bittiğini göstereceğinden, imzanın kural olarak vasiyetname metninin sonuna atılması gerekmektedir. Ancak, örneğin imzanın sayfa sonunda yer kalmaması nedeniyle sayfanın boş kısmına atılması halinde, vasiyetname metninden irade beyanının bittiği anlaşılıyorsa, bu imza da geçerli sayılmalıdır. Vasiyetnamenin birkaç sayfadan oluşması durumunda sayfalar arasında bütünlük var ise vasiyetnamenin sonuna atılan imza tüm sayfalar için geçerli kabul edilebilir. Buradaki bütünlükten anlaşılması gereken, sayfaların numaralandırılması veya içerik yönünden ilgili olma durumudur.Vasiyetnamede vasiyetçinin el yazısı ile imzasının bulunmaması, vasiyetnamenin geçerlilik şartının bulunmaması anlamına geldiğinden, vasiyetnamenin iptal sebebidir.

      Yukarıda ifade edilen geçerlilik şartlarının el yazılı vasiyetnamede bulunmaması halinde, el yazılı vasiyetname Türk Medeni Kanunu’nun 557. maddesinin b bendi uyarınca, iptal edilebilir. El yazılı vasiyetnamedeki el yazısının vasiyetçiye ait olmadığının iddia edilmesi halinde, el yazısının vasiyetçiye ait olduğunun tespiti için vasiyetçiye ait örnek el yazılarının celbi ile bilirkişi marifetiyle inceleme yapılması gerekmektedir.

    2. Resmi Vasiyetname

      Bu vasiyetname türü Türk Medeni Kanunu’nun 532. ve 537. maddeleri arasında düzenlenmektedir. Resmi vasiyetname, miras bırakanın arzu ve iradesinin ortaya konması nezdinde, el yazılı vasiyetname ve sözlü vasiyetnameye kıyasla, daha güçlü bir delil aracıdır. Resmi vasiyetname, resmi senedin bütün özellik ve niteliklerini taşır ve TMK’nın 7. maddesi burada da uygulanır2.

      Bu vasiyetname, noter, noter yetkisine sahip mahkeme yazı işleri müdürü, sulh hâkimi ya da yetkili memur tarafından hazırlanır. Bu nedenle, bu vasiyetname türünde, vasiyetçinin son arzuları, kesin ve açık bir şekilde, belirsiz noktalar giderilerek yazılır. Resmi vasiyetnamenin resmi memur tarafından hazırlanması özelliği, yukarıda el yazılı vasiyetnamede belirttiğimiz gizlilik unsurunu ortadan kaldırmaktadır. Vasiyetçi, bizzat kendisi de son arzularını yazarak, resmi memura yazılı bir şekilde iletebilir.

      Resmi vasiyetnamenin tanzimi sırasında resmi memur haricinde iki tanığın da bulunması gerekmektedir. TMK’nın 536. Maddesinin 1. fıkrası uyarınca, fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, evlilik birliği devam ettiği sürece miras bırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar. Bu kişiler resmi vasiyetnamede tanık olarak yer alır ise, bu durum vasiyetnamenin iptali sonucunu doğurur. Yine vasiyetnamenin tanzimine katılan kişiler ve bunların aile üyeleri lehine bağışlama yapılması halinde, bu bağışlamalar da iptale tabi olur.

      Resmi vasiyetnameyi hazırlayan yetkili merci uygulamada genellikle noterlerdir. Noterlerin resmi vasiyetname hazırlamaları durumunda veya Noterlere muhafaza amacıyla el yazılı vasiyetname verildiği durumlarda, Noterler bu durumu vasiyetçinin bağlı bulunduğu nüfus müdürlüğüne bildirmesi gerekmektedir. Bu bildirim üzerinde nüfus müdürlüğü tarafından vasiyetçinin nüfus kayıtlarına vasiyeti bulunduğu şerhi koyulacaktır. Böylelikle, vasiyetçinin ölümü halinde bu durumdan ilk olarak haberdar olacak olan nüfus müdürlüğü, vasiyetçinin ölümünü derhal vasiyeti elinde bulunduran Notere bildirecektir. Bu bildirimi alan Noter de, muhafaza ettiği vasiyetnameyi vasiyetçinin nüfus kayıtlarında görülen son yerleşim yeri Cumhuriyet Savcılığına gönderir. Savcılık da vasiyetnameyi tevzi kanalı ile açılması amacıyla ilgili Sulh Hukuk Hakimine tevdi eder.

      Resmi vasiyetnamenin iki farklı düzenlenme şekli bulunmaktadır. Bunlardan ilki, okuma yazma bilenlere ilişkin şeklidir. Diğer şekli ise, okuma yazma bilmeyenlere ilişkindir.

      1. Okuma Yazma Bilenlerin Yapabilecekleri Resmi Vasiyetname

        Resmi vasiyetnamenin bu şeklinde, vasiyetçi öncelikle son arzularını sözlü veya yazılı olarak resmi memura bildirir. Resmi memur da bu beyan doğrultusunda vasiyetçinin son arzularını, onun iradesine uygun bir şekilde vasiyetname haline getirir. Vasiyetçi resmi memur tarafından hazırlanan vasiyetnameyi okur ve uygun bulması halinde imzalar. Vasiyetnamenin okunması için vasiyetçiye verilmesi resmi memurun yükümlülüğü olup, bunun aksi iptal sebebidir.

        Vasiyetçinin vasiyetnameyi uygun bulup imzalamasından sonra resmi memur vasiyetnameye tarih ekler ve imzalar. Tarih ve imzanın resmi mamur tarafından bizzat atılması zorunludur. Tarih makine ile atılabilecekse de imzanın resmi memurun kendi el yazısı ile atılması gerekmektedir.

        Vasiyetçi iki tanığın huzurunda, vasiyetnameyi okuduğunu ve son arzularını yansıttığını beyan eder. Bu noktada tanıkların vasiyetnamenin içeriği hakkında bilgilendirmelerine gerek bulunmamaktadır. Tanıkların tanıklık yapacakları hususlar yalnızca, vasiyetçinin vasiyetnameyi okuması ve vasiyetçinin vasiyetname metninin son arzularına uygun bulduğunu bildirmesidir. Son olarak, tanıklar, vasiyetnameyi, vasiyetçisinin vasiyetnameyi okuduğunu ve son arzularına uygun bulduğunu beyan ettiğini ve vasiyetçiyi söz konusu tasarrufta ehil bulduklarını belirtir şerh ile vasiyetnameyi imzalarlar. Tanıkların belirtilen şekilde şerh vermeleri zorunlu bir unsurdur. Yargıtay’ın 28.11.1945 ve 15/13 sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere, tanıkların vasiyetnameye yazacakları şerhin kendi el yazıları ile yazılmış olması şart değildir. Söz konusu şerhi tanıklardan biri kendi el yazısı ile yazabileceği gibi makine aracılığı ile de yazılabilecektir. Ancak vasiyetnamenin her iki tanık tarafından kendi el yazıları ile imzalanması zorunludur. Aksi, iptal sebebidir.

        Vasiyetnamenin yukarıda ifade edilen, vasiyetçinin son arzularını resmi memura sözlü veya yazılı olarak bildirdiği safha dışında tüm safhaları, vasiyetnamenin birliği için önemli bir aralık ve kesinti olmaksızın yapılmalıdır.

      2. Okuma Yazma Bilmeyenlerin Yapabilecekleri Resmi Vasiyetname

        Resmi vasiyetnamenin bu şekli, okuma yazma bilmeyenler veya hastalık veya körlük gibi nedenlerle okuyup yazabilme yeteneğine sahip olmayanlar için izlenmesi gereken bir yöntem olup, özel olarak TMK’nın 535. maddesinde düzenlenmiştir.

        Bu yöntemde, vasiyetçi son arzularını resmi memura sözlü olarak bildirir. Bu doğrultuda resmi memur vasiyetnameyi hazırlar ve hazırlamış olduğu vasiyetnameyi iki tanık huzurunda vasiyetçiye okur. Vasiyetnamenin resmi memur tarafından vasiyetçiye okunması zorunlu bir unsurdur. Okumanın başka biri tarafından yapılması, iptal sebebidir. Vasiyetçinin resmi memur tarafından hazırlanan ve iki tanık huzurunda okunan vasiyetnameyi uygun bulması durumunda, vasiyetçi bunu iki tanık önünce resmi memura beyan eder. Sonrasında vasiyetçi tarafından uygun bulunan vasiyetname, resmi memur tarafından tarih konularak imzalanır. Tarih ve imzaya ilişkin yukarıdaki açıklamalarımız burada da geçerlidir.

        Son olarak, huzurda bulunan iki tanık, vasiyetnameyi, vasiyetçinin söz konusu tasarrufta bulunmaya ehil buldukları, vasiyetnamenin huzurlarında resmi memur tarafından vasiyetçiye okunduğu ve vasiyetçi tarafından uygun bulunduğu şerhi ile imzalarlar. Söz konusu şerhin vasiyetnamede bulunmaması veya eksik bulunması, yukarıda da ifade edildiği üzere, vasiyetnamenin iptali sebebi olup, sonradan tamamlanması mümkün değildir. Şerhin yazılma şekline ilişkin yukarıdaki açıklamalar burada da geçerli olup, imzanın tanıkların kendi el yazısı ile atılması, burada da zorunludur.

        Yine burada da vasiyetnamenin birliği için, vasiyetçinin son arzularını resmi memura sözlü olarak aktardığı safha haricinde diğer tüm safhaların aralık olmaksızın kesintisiz yapılması gerekmektedir.

    3. Sözlü Vasiyet

      Sözlü vasiyetname, Türk Medeni Kanunu’nun 539. ve 541. maddeleri arasında düzenlenmiş, istisnai bir vasiyet türüdür. Sözlü vasiyetname, yukarıda ifade edilen diğer el yazılı vasiyetname veya resmi vasiyetnamenin yapılmasının imkânsız olduğu durumlarda, geçerli kabul edilmektedir. Bir başka ifade ile sözlü vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve resmi vasiyetnamenin yapılmasının olağanüstü bir durum nedeniyle imkânsız olduğu durumlarda yapılmış ise, geçerlidir. Görüleceği üzere yasa koyucu, sözlü vasiyetnamenin geçerliliği için, olağanüstü durum ile diğer vasiyetname türlerinin yapılmasının imkânsız olması şartlarını bir arada aramaktadır.

      Yasa koyucu tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 539. maddesinde olağanüstü durumlara örnek olarak; ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık ve savaş gibi durumlar verilmiştir. Ancak olağanüstü durumlar kanunda yazılı olan haller ile sınırlı kabul edilmemektedir. Olağanüstü durumun sözlü vasiyetnamenin yapıldığı anda mevcut olması gerekmektedir.

      Sözlü vasiyetnamenin geçerli kabul edilebilmesi için de bazı şekil şartları aranmaktadır:

      1. Sözlü vasiyetnamenin iki tanık huzurunda yapılması gerekmektedir. Tanıkların okur yazar olma durumu hariç, yukarıda resmi vasiyetname kısmında açıklanan niteliklere sahip olmaları gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki tanığın vasiyetnameden yararlanacak kişiler olmaması gerekmektedir.
      2. Tanıkların vasiyetçi tarafından kendilerine sözlü olarak ifade edilen vasiyetnameyi belgelemeleri gerekmektedir. Bu iki şekilde olabilir:
        • Tanıklar sözlü vasiyetnameyi yer ve tarih belirtmek suretiyle yazıya döküp, bu belgeyi imzalayabilir ve ilk fırsatta, vakit geçirmeksizin en yakın sulh veya asliye mahkemesine verebilir. Mahkemeye her iki tanığın birlikte gitmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda tanıkların hâkime, vasiyetçinin sözlü vasiyetname vermeye ehil göründüğünü ve o anki durumun olağanüstü bir durum olduğunu ifade etmesi gerekmektedir.
        • Diğer bir yol ise, tanıkların mahkemeye başvurup vasiyetçinin kendilerine aktardığı son arzularını hâkime mahkeme nezdinde ifade etmeleridir. Bu durumda da hâkim, tanıkların ifadelerini tutanağa geçirecek ve tanıklara imzalatacaktır. Yine bu durumda da tanıkların hâkime, vasiyetçinin sözlü vasiyetname vermeye ehil göründüğünü ve o anki durumun olağanüstü bir durum olduğunu ifade etmesi gerekir.

      Sözlü vasiyetname, vasiyetçi için sonradan el yazılı vasiyetname veya resmi vasiyetname imkanının ortaya çıkması halinde, bu imkânın ortaya çıktığı tarihten 1 ay sonra, hüküm ifade etmez.

  3. Vasiyetnamenin Açılması

    Vasiyetnamenin açılması işi, “Tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine ulaşmasını sağlamak için önlem alınması” biçiminde, TMK md.589 vd. uyarınca diğer tüm terekenin korunması önlemleriyle birlikte bir bütün olarak kanunda belirtilen çekişmesiz yargı işleri arasında gösterilmiştir3. Vasiyetçinin ölümü ile vasiyetnamesini düzenleyen veya saklayan merci ya da kişi veya vasiyetnameyi bulan herkes, vasiyetnameyi vasiyetçinin son ikametgahının bulunduğu sulh hâkime vermesi gerekmektedir. Burada kesin yetki kuralı bulunmaktadır. Vasiyetnamenin resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmiş olması halinde düzenleyen merci, söz konusu vasiyetnamenin bir örneğini sulh hakimine verir.

    Vasiyetname sulh hakimine ibraz edildiği tarihten itibaren en geç 1 ay içinde, sulh hakimince açılmak zorundadır. Ancak vasiyetnamenin açılmasındaki ön şart, vasiyetçinin öldüğüne dair kesin delilin varlığıdır. Aksi takdirde, vasiyetnamenin açılması bu delilin sağlanmasına kadar geri bırakılabilir.

    Sulh hâkimi tarafından belirlenen vasiyetnamenin açılma günü ve saati, adresi bilinen veya bilinmesi mümkün olan mirasçılara ve sair ilgililere davetiye ile tebliğ edilir. Sulh hâkimi mirasçıların davet edildiği günde, davete rağmen gelmeyen mirasçı ya da sair ilgili olsa dahi vasiyetçinin vasiyetnamesini açar.

    Sulh hâkimi vasiyetnameyi açar ve mirasçılar ile sair ilgililere okur, bu durumu tespit eden bir tutanak düzenlenir ve hâkimi, zabıt kâtibi ve hazır bulunan mirasçılar tarafından imzalanır. Açılan vasiyetname sulh hâkimi tarafından muhafaza edilir.

    Vasiyetnamenin açılması koruma önleminin hukuki sonucu, vasiyetnamenin tenfizi ve vasiyetnamenin iptali gibi bazı talep ve davaların zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerinin başlangıcını teşkil etmesidir.

  4. Vasiyetname Lehine Yorum İlkesi

    Vasiyetname lehine yorum ilkesi, Roma Hukukundan itibaren geniş uygulama alanı bulan “Favor Testemanti” prensibini ifade eder. Bu ilke iptal edilme ihtimali olan bir vasiyetnamenin yorum yoluyla ayakta tutulmasını sağlar. Amaç miras bırakanın son arzusunun yerine getirilmesidir. Vasiyetname lehine yorum ilkesi, tasarrufların yorumlanması bakımından geçerli olan irade teorisinin doğal bir sonucudur. Bu yorum tarzı, ölüme bağlı tasarrufu imkân olduğu ölçüde geçerli saymaya, onu ayakta tutmaya, başka bir ifade ile tasarruf yapanın gerçek iradesini, son isteklerini elden geldiği kadar değerlendirmeye, onu üstün tutmaya, ona saygı ve bağlılık göstermeye yönelmiş bulunmaktadır4.

    Miras bırakanın vasiyetnamedeki irade açıklaması, miras bırakan veya onun muhatabı tarafından farklı biçimlerde algılanabilmektedir. Yine vasiyetnamedeki irade beyanı belirsiz, çelişkili veya eksik olabilir. Böyle durumlarda irade açıklamasının anlamını veya gerçekte neyi ifade etmek istediğinin belirlenmesine ihtiyaç duyulur. Bu belirleme faaliyeti de yorum ile yapılabilecektir. Birden fazla yorum yapılabildiği durumlarda, miras bırakanın iradesi doğrultusunda vasiyetnameyi ayakta tutacak yorumun tercih edilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, vasiyetname lehine yorum, vasiyetnamenin geçerli veya geçersiz olarak nitelendirilmesine sebep olacak muhtemel farklı yorumlar arasından, vasiyetnamenin geçerli olarak nitelendirilmesinin tercih edilmesi kuralını ifade eder. Vasiyetnameyi geçerli olarak nitelendirecek birden fazla yorum arasından miras bırakanın amacını en iyi biçimde gerçekleştirecek olanının tercih edilmesi de yine vasiyetname lehine yorum ilkesi kapsamında değerlendirilir5.

    Vasiyetname lehine yorum ilkesi, Türk Medeni Kanununda açıkça düzenlenmemekle birlikte, farklı kanun maddeleri incelendiğinde kanun koyucunun bu yorum ilkesini benimsediği görülmektedir6. Bu bağlamda TMK’nın 504/2. maddesinde yer verilen “Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma halinde miras bırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir.” hükmü, beyan hataları özelinde, vasiyetname lehine yorum ilkesine de temel oluşturmaktadır7. Bu ilke, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında da benimsenmiştir.

    Miras bırakanın gerçek iradesinin vasiyetname lehine yorum ilkesi ile belirlenmesi, genellikle; vasiyetnamede hak sahibinin belirlenebilir şekilde ifade edilmemesi veya vasiyetnamedeki ifadelerin birden fazla kişiye uygun düştüğü ancak yalnızca birinin lehtar olabileceği durumlarda veya maddi anlamda ölüme bağlı tasarrufun niteliğinin belirsiz olduğu durumlarda söz konusu olmaktadır. Miras bırakanın gerçek iradesi, vasiyetname içi ve dışı olgular yardımıyla belirli biçimde tespit edilemiyorsa vasiyetname lehine yorum yapılabilmesi ve böylece vasiyetnamenin ayakta tutulabilmesi mümkün değildir.

  5. Vasiyetnamenin Tenfizi

    Vasiyetnamenin tenfizi TMK’nın 600. maddesinde düzenlenmektedir. Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibarettir8. Bu itibarla, vasiyetnamenin tenfizi davası, tespit davası niteliğindedir.

    Vasiyetnamenin tenfizi yapılırken, yukarıda ifade edilen vasiyetname lehine yorum ilkesi doğrultusunda vasiyetçinin iradesini ayakta tutacak bir yol izlenmelidir. Yargıtay vasiyetname yorumunda, “vasiyetname metnine bağlılık”, “miras bırakanın iradesine bağlılık” ve “dış etmenlere bağlılık” gibi genel kuralların uygulanması gerektiğini belirtmiştir9.

    Vasiyetname metnine bağlılık kuralı yönünden vasiyetçinin iradesi ayakta tutulacak şekilde, yukarıda ifade edilen vasiyetname lehine yorum ilkesinin gözetilmesi gerekmektedir. Vasiyetname metninden anlaşılan hususlarda tereddüt bulunması halinde, vasiyetnamenin geçerli olacağı yorumun tercih edilmesi gerekmektedir.

    1. Zamanaşımı. TMK’nın 602. maddesi uyarınca vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı tasarrufu öğrenmesinden veya muaccel olma tarihi üzerinden 10 yıl sonra zamanaşımına uğrar.
    2. Vasiyetnamenin tenfizi davasını kim açabilir? Vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyetname ile kendisine belirli mal bırakılan tarafından açılabilir. Bu gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişi, hatta bir amaç etrafında toplanan ve birleşen insan topluluğu da olabilir. Öte yandan aynı vasiyetnamede lehine mal vasiyet edilen diğer mirasçılar davacı olarak yer almadıkları davaya asli müdahil olarak katılıp, kendi payları yönünden de vasiyetnamenin tenfizini ve bu kapsamda tapu kaydının iptali ile tescilini isteyemezlerse de dava konusu üzerinde aslında kendilerinin vasiyetnameden kaynaklı haklarının bulunduğunu iddia eden şahıslar davaya asli müdahil veya feri müdahil olarak katılabilirler10.
    3. Vasiyetnamenin tenfizi davası kime karşı açılabilir? Vasiyetnamenin tenfizi davaları, vasiyetname ile bir tenfiz memuru atanmışsa bu kişiye karşı, atanmamış ise kanuni ve varsa atanmış mirasçılara karşı açılır. Bu durumda kanuni mirasçılar ve varsa atanmış mirasçılar zorunlu dava arkadaşıdır11.
    4. Görevli Mahkeme. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”)’nın 2. maddesine göre görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
    5. Yetkili Mahkeme. TMK’nın 576. maddesi uyarınca miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Bu madde kesin yetki kuralını düzenlemektedir. Bu nedenle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir.
    6. Tenfiz KoşullarıÖncelikle, infazı mümkün ve geçerli bir vasiyetnamenin bulunması gerekmektedir. İkinci olarak vasiyetnamenin yetkili sulh hukuk mahkemesince açılıp okunmuş olması ve ilgili taraflara tebliğ edilmiş olması gerekmektedir. Bu husus vasiyetnamenin tenfizi istemli davada bir dava şartı olup, yargılama esnasında giderilmesi mümkün bir şart olduğundan dava hemen usulden reddedilmeyip, bu eksikliğin HMK’nın 165. Maddesi gereği bekletici mesele yapılması zorunludur12. Üçüncü koşul, vasiyetnamenin kesinleşmesi veya vasiyetnameye ve terekeye yönelik açılmış davaların sonuçlanması gerekmektedir. Bu nedenle, vasiyetnamenin tenfizi yargılamasını gören mahkeme, vasiyetnamenin iptali veya terekeye yönelik bir dava açılmış ise, bu davaların sonuçlarını bekletici mesele yapmalıdır. Son olarak ise, vasiyetnameye konu hak ve alacakların terekede bulunması gerekmektedir. Aksi halde TMK’nın 544/2. Maddesine göre “Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, miras bırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar”.
  6. Vasiyetnamenin Hükümsüzlüğü

    Vasiyetnamenin hükümsüzlüğünde, TBK’nın 27. maddesinde düzenlenen ve özel hukuk alanında taraflarca gerçekleştirilen sağlar arası hukuki işlemlerdeki hükümsüzlük durumundan farklı bir özellik bulunmaktadır13. Hukuki işlemin hükümsüzlüğünü gerektirir aykırılıklar kesin hükümsüzlük sebebi iken, vasiyetnameler, iptal kararı ile iptal edilmedikçe ayakta durur ve sonuçlarını doğurur. İptal kararı ise, aşağıda açıklanacağı üzere, vasiyetnameyi geçmişe etkili olacak şekilde hükümsüz hale getirir.

    Aşağıda sayılan hallerde vasiyetnameler kendiliğinden hükümsüz hale gelir:

    1. Mirastan yoksunluk
    2. Miras bırakılanın miras bırakandan önce ölmesi,
    3. Vasiyetnamedeki geciktirici koşulun gerçekleşmemesi veya bozucu koşulun gerçekleşmesi,
    4. Boşanmanın veya evlenmenin butlanının gerçekleşmesi,
    5. Sözlü vasiyetnamenin süresinde hakime teslim edilmemesi,
  7. Vasiyetnamenin İptali

    Kanunda sayılan bazı hallerin gerçekleşmesi halinde vasiyetnamenin iptali yoluna gidilebilecektir. Bu itibarla, vasiyetçinin vasiyetnameyi yaptığı sırada ehliyetsiz olması, vasiyetnamenin kanunda düzenlenen ve yukarıda açıklanan şekil şartlarına aykırı olması, irade fesadı veya vasiyetnamenin hukuka ve ahlaka aykırı olması durumlarının söz konusu olması halinde, vasiyetnamenin iptalinden bahsedilecektir. Ancak bu tür durumlarda vasiyetnameler kendiliğinden hükümsüz hale gelmedikleri için iptal kararına kadar geçerliliğini sürdürürler. Bu nedenle, vasiyetnamenin iptali için, hak düşürücü süre içinde iptal davası açılması gerekmektedir.

    1. Vasiyetnamelerin İptal Nedenleri Nelerdir?
      • Ehliyetsizlik,
      • İradeyi fesada uğratan sebepler,
      • Hukuka ve ahlaka aykırılık,
      • Geçerlilik şekillerine aykırılık,

      Bu sebepler sınırlı sayıda olup, bunlar dışında bir sebepten ötürü vasiyetnamenin iptaline karar verilemez. Bir başka ifade ile bu iptal sebepleri haricinde başka bir sebepten ötürü iptal talebinde bulunulamaz.

    2. Hak Düşürücü Süre. İptal davası açma hakkı tasarrufu, iptal sebebini ve hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl, her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinden itibaren iyi niyetli davalı kişiler için 10 yıl, iyi niyetli olmayan davalılar için 20 yıl geçmekle düşer. Bu süreler mahkemece resen dikkate alınır. Bu süreler miras bırakanın ölümü tarihinden itibaren işlemeye başlar.
    3. İptal Davası Kim Tarafından Açılabilir? İptal davasını TMK 558/1 uyarınca menfaati bulunan ve mirası reddetmemiş olan ve terekede kanunen ve halen hakkı bulunan her mirasçı ve lehine vasiyet yapılan vasiyet alacaklısı açabilir.
    4. Kime Karşı Açılabilir? İptal davası iptali istenen ölüme bağlı tasarruftan yararlanacak olan kişilere karşı açılır.
    5. Görevli Mahkeme. HMK’nın 2. Maddesine göre görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
    6. Yetkili Mahkeme. Yetkili mahkeme ise miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
    7. İptal Kararının Hüküm ve Sonuçları. İptal kararı ile vasiyetname geçmişe etkili olacak şekilde hükümsüz hale gelir. Bir başka ifade ile hiç yapılmamış kabul edilir. İptale ilişkin karar, bozucu yenilik doğuran bir karardır. İptal kararı vasiyetnamenin tümü için olabileceği gibi, bazı maddelerine ilişkin de olabilecektir. Bu durumda vasiyetnamenin geri kalan kısmı ayakta kalacaktır.
  8. Sonuç

    Yasa koyucu, ölüme bağlı tasarruflardan olan vasiyetnameler için sıkı şekil şartları düzenleyerek, miras bırakanın son arzu ve iradesini dikkatli ve kapsamlı düşünmesini ve vasiyetname oluştuktan sonra da miras bırakanın bu arzu ve iradesinin korunmasını amaçlamıştır. Yine bu itibarla, önemli olan husus miras bırakanın son arzu ve iradesi olduğundan, TMK’da açıkça düzenleme bulunmamakta ise de; bazı maddelerin yorumundan ve doktrin ve Yargıtay kararlarındaki uygulamalar ile, vasiyetname lehine yorum ilkesi karşımıza çıkmaktadır. Bu ilke ile, miras bırakanın son arzu ve iradeleri dikkate alınarak vasiyetnamenin ayakta tutulacağı yorumun tercih edilmesi hedeflenmiştir. Yasa koyucunun düzenlediği şekil şartlarına uymak kaydı ile ve vasiyetname lehine yorum ilkesini de gözeterek, miras bırakanın son arzu ve iradesinin hukuki anlamda sonuç doğurması, vasiyetnamenin tenfizine bağlanmıştır. Öte yandan, menfaati bulunan mirasçı ve vasiyet alacaklılarına yasada sayılı sınırlı haller ile vasiyetnamenin miras bırakanın ölümünden itibaren hükümsüz olmasını sağlayacak, vasiyetnamenin iptali davası yolu tanınmıştır.

  1. Tekdoğan, Aydın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi Başkanı, Vasiyetnamenin Tenfizi ve İptali Davaları, Güncellenmiş 4. Baskı, Ankara, 2022, s. 83
  2. İmre, Zahit/ Erman, Miras Hukuku, Gözden Geçirilmiş 13. Basım, İstanbul, 2017, s. 81
  3. Olgaç, Furkan, Resmi Vasiyetnamenin Düzenlenmesi ve Koruma Önlemleri, Ankara, 2021, s.330
  4. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi; E. 2020/12372 K. 2021/739 T. 2.2.2021
  5. Ergüne, Mehmet Serkan: Vasiyetnamenin Yorumu, İstanbul, 2011, s. 82
  6. Kılıçoğlu, Miras Hukuku, s.178; Demir, “Ölüme Bağlı Tasarrufların Yorumu,” 1163; Hatemi, Miras Hukuku, s. 109.
  7. Nebioğlu Öner, Şebnem; “Vasiyetname Yoluyla Tanıma: Bir Özel Hukuk Tasarrufunun Yorumu”
  8. Tekdoğan, s. 210
  9. Tekdoğan, s. 211
  10. Tekdoğan, s. 256
  11. Tekdoğan, s. 262
  12. Tekdoğan, s. 237
  13. Tekdoğan, s. 299

KAYNAKÇA

  • DEMİR, Şamil, “Ölüme Bağlı Tasarrufların Yorumu”, TAAD, Y.4 S.14 (Temmuz 2013)
  • DURAL, Mustafa/ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, 13. Basım, Filiz Kitapevi, İstanbul, 2019.
  • ERGÜNE, Mehmet Serkan: Vasiyetnamenin Yorumu, İstanbul, 2011.
  • GÜNAY, Emre, Soru ve Cevaplarla Miras El Kitabı, 1. Basım Ankara, Nisan 2017.
  • HATEMİ, Hüseyin, Miras Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2014.
  • İMRE, Zahit/ ERMAN, Hasan, Miras Hukuku, Gözden Geçirilmiş 13. Basım, İstanbul, 2017.
  • KILIÇOĞLU, Ahmet M., Miras Hukuku, 8.Baskı, Ankara, 2018
  • NEBİOĞLU ÖNER, Şebnem; “Vasiyetname Yoluyla Tanıma: Bir Özel Hukuk Tasarrufunun Yorumu”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Mayıs 2021, DOI: https://doi.org/10.33717/deuhfd.899913.
  • OLGAÇ, Furkan, Resmi Vasiyetnamenin Düzenlenmesi ve Koruma Önlemleri, Ankara 2021
  • ÖZTAN, Bilge, Miras Hukuku, 11. Basım, Ankara, 2020.
  • TEKDOĞAN Aydın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi Başkanı, Vasiyetnamenin Tenfizi ve İptali Davaları, Güncellenmiş 4. Baskı, Ankara, 2022

İlgili Kişiler

Bu makale, makalenin yazım tarihi itibarıyla yürürlükte olan mevzuat dikkate alınarak Yazıcı Avukatlık Ortaklığı tarafından hazırlanmıştır. Her bir olaydaki maddi vakalar ve olay özellikleri ile bunların uygulama ve sonuçları farklı olacağından, bu makale yalnızca bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmış olup, bir hukuki görüş veya öneri teşkil etmez ve bu şekilde yorumlanamaz.