TÜRK BORÇLAR KANUNU VE TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE İŞLETME DEVRİNİN UYGULAMA ALANI

I. GİRİŞ

Ülkemizde büyük ticari işletmeler genelde, işletme devri diye tabir edilen işletmeye ait borç ve varlıkların devri yoluyla değil; söz konusu ticari işletmenin faaliyetlerini yürüten şirketin hisselerinin devri yoluyla el değiştirmektedir. Oysa bir ticari işletmeye ait borç ve varlıkların devri de uluslararası işlemlerde çoklukla görülen ve farklı avantajlar sunan bir devralma yöntemidir.

Hisse devrine yönelik tercihin başlıca sebebi vergi avantajları olsa da, varlık ve borçların devri yoluyla yapılacak el değiştirmelerde hukuki tartışmalara yer bırakan alanların olmasının etkisi de yadsınamaz. Bunlar, (i) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) ilgili maddesinin Yargıtay tarafından aktiflerin devrinin otomatik olarak pasiflerin devrini de getireceği yönünde yorumlanması; (ii) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ile getirilen şekil ve tescil şartlarının, TBK kapsamındaki bir işletme devrine uygulanıp uygulanmayacağı sorusunu doğurması; (iii) TBK, TTK, 4857 sayılı İş Kanunu (“İş Kanunu”) ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da (“RKHK”) konunun farklı kavramlar altında irdelenmesi olarak örneklendirilebilir.

TBK’nın “Malvarlığının veya işletmenin devralınması” başlıklı 202. maddesi, ticari işletmeleri de kapsayacak şekilde her türlü işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devrini; TBK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası ise ticari işletmelerin devrini düzenlemektedir.

TBK ve TTK’nın yürürlüğe girmesinden önceki dönemde ise 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“Eski TTK”) ticari işletmelerin devrine ilişkin özel bir düzenleme bulunmaması nedeniyle, hem ticari işletmeler hem de diğer her türlü işletmelerin devri açısından sadece 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (“Eski BK”) her türlü işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devrini düzenleyen “Bir mamelekin veya bir işletmenin devralınması” başlıklı 179. maddesi uygulama alanı bulmaktaydı.

TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası ile ticari işletmeler açısından özel bir devir düzenlemesi getirilmesi, TTK’nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri olarak görülmüş[1] ve çeşitli açılardan tartışmalara neden olan bu düzenlemenin ortaya çıkardığı yeni sorunlara ilişkin olarak çalışmalar yapılmıştır[2]. Öte yandan, TBK’nın 202. maddesinde çok az değişiklik ile Eski BK’nın 179. maddesi korunmuştur[3].

II. TBK’YA GÖRE İŞLETME DEVRİ

A.   Özel Düzenleme

Bir işletmenin devrinin amacı, işletmenin aktifindeki hakların ve pasifindeki borçların tümünün bir kişiden diğer bir kişiye devredilmesi hususunda tarafların anlaşması ve bu anlaşma uyarınca söz konusu hak ve borçların gerekli tasarruf işlemleri ile nakledilmesidir[4]. Bu yönde bir sözleşme, devreden ve devralanı olduğu gibi işletmenin faaliyetleri sebebiyle doğan borçların alacaklılarını da devir işleminin hukuki sonuçları bakımından etkiler. TBK’nın 202. maddesi ile, borçlunun değişmesinin sonuçları ile ilgili maddeler arasında, işletmenin devrine yönelik olarak özel bir düzenleme getirilmiştir.

TBK’nın 202. maddesi çerçevesinde bir işletmenin devrinin gerçekleşmesi için taraflar arasında bu devre ilişkin bir sözleşme yapılması gerekmektedir. Yapılacak bu sözleşme herhangi bir şekil şartına bağlanmamış olmakla birlikte, bu anlamında bir işletme devrinin söz konusu olduğu durumlarda, işletmenin devrine ilişkin sözleşmenin borçlandırıcı işlem olduğu ve malvarlığında yer alan aktiflerin her bir malvarlığı unsuru için gerekli olan tasarruf işlemi ile birlikte devredileceği görüşü benimsenmiştir[5].

Bu özel düzenleme ile bir malvarlığı veya bir işletmenin aktif ve pasiflerinin birlikte devralınması halinde, borçların devri açısından borcun üstlenilmesine ilişkin genel kurallardan ayrık bir yol benimsenmiş ve borçlunun değişmesinde alacaklının rızasına gerek olmadığı belirlenerek[6] alacaklıya söz hakkı tanınmamıştır[7]. Bunun karşısında alacaklının onayının alınmamasının karşılığında menfaat dengesinin korunması ve alacaklıya borçlunun değişmesinde söz hakkı verilmemesi sebebiyle doğabilecek sakıncanın giderilmesi amacıyla, devredenin de belirli bir süre boyunca devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak kalmaya devam etmesi öngörülmüştür[8].

B. İlan

TBK’nın 202. maddesinde, işletmeyi devralanın bu devri alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler açısından Ticaret Sicili Gazetesi’nde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, alacaklılara karşı işletmedeki borçlar sebebiyle sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Bu bildirim veya duyuru ile aynı zamanda devredenin alacaklılara karşı devralan ile birlikte iki yıl sürecek müteselsil sorumluluğu başlamaktadır[9].

Bu düzenlemeyle işletmenin devrinin alacaklılara ilan veya ihbar edilmesi yönündeki tercih devralana bırakılmıştır. Devrin ihbar edilmesi halinde, her bir alacaklıya ayrı ayrı bildirim yapılması gerekeceğinden ve dolayısıyla sadece kendisine ihbarda bulunulan alacaklıların borçları devredilmiş sayılacağından; bu durumun karşısında ilan edilmesi tercih edildiğinde alacaklıların durumu öğrenmiş sayılmaları ve bununla birlikte borçların devralan tarafından üstlenilmiş olmasının daha avantajlı olduğu savunulmuştur[10].

Ticari işletmeler açısından Ticaret Sicili Gazetesi’nin internet sitesinde yer alan örnek ilan metinleri arasında TBK’nın 202. maddesine göre yapılacak devirlere yönelik olarak örnek ilan metni bulunmaktadır[11]. Bu örnek metinde, ilan ekinde karar ve satış sözleşmesinin yer alması gerektiği belirtilmektedir.

C. Kapsam

TBK’nın 202. maddesi ile öngörülmüş olan düzenleme açısından, işletmenin esnaf işletmesi veya ticari işletme olmasının bir önemi bulunmadığı gibi işletmenin bir gerçek veya tüzel kişiye devri de TBK’nın 202. maddesinin uygulanması açısından farklılık göstermeyecektir[12].

TBK’nın 202. maddesi anlamında devir konusunu bir malvarlığı veya işletme oluşturmaktadır ve bu anlamda bir devirden bahsedilebilmesi için işletmeye özgülenen aktif ve pasif malvarlığı unsurlarının devredilmesi gerekmektedir. Nitekim düzenlemede işletmenin “aktif ve pasifleriyle birlikte” şeklinde ifade edilerek hak ve borçlar devrin kapsamına alınmıştır.

Öte yandan, bu bağlamda bir işletme devri söz konusu olabilmesi için bir işletmenin malvarlığı unsurlarının tamamının devir kapsamında yer alması zorunluluğunun bulunmadığı ve fakat münferit bazı malvarlığı unsurlarının devredilmemesi halinde, TBK’nın 202. maddesinin uygulanabilmesi için devrolunan unsurlarla işletmenin devamının mümkün olması gerektiği görüşü ileri sürülmüştür[13]. Taraflar arasında yapılacak devir sözleşmesi doğrultusunda işletmenin devri yoluyla borçların devralana geçmesi için nakledilecek borçların her birinin münferit olarak gösterilmesi gerekli görülmemektedir[14].

D. Aktiflerin Devrinin Pasiflerin de Devrine Yol Açacağı Görüşü

İşletmenin sadece aktif malvarlığı unsurlarının devri ile pasif malvarlığı unsurlarının devir dışında bırakılıp bırakılamayacağı hususunda öğretide farklı görüşler mevcuttur. Bazı yazarlar, devir sözleşmesinde açıkça öngörülmek kaydıyla pasiflerin tamamının veya şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmiş bir kısmının devir kapsamı dışında bırakılabileceği görüşünü benimsemiştir[15]. Devrin aktiflerin yanında pasifleri de kapsamasının alacaklıların korunması amacıyla kabul edilmiş emredici bir ilke olduğunu ileri süren görüş ise; sadece aktiflerin devrini öngören bir sözleşmenin TBK’nın 202. maddesi karşısında geçersiz olduğunu savunmaktadır[16].

Yargıtay uygulamasında ise genel kabul gören görüş pasiflerin devir kapsamı dışında bırakılması yönündeki anlaşmaların geçersiz olduğu yönündeki görüştür. Yargıtay’ın birçok kararında işletme devrinde pasiflerin devir kapsamı dışında bırakılması konusunda teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanmasının geçersiz olduğu ve bunun hukuki sonuç doğurmadığından bahsedilmektedir[17].

Sözleşme özgürlüğü ilkeleri doğrultusunda işletmenin malvarlığı unsurları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlanamayacağı prensibi ve alacaklılara 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 277 vd. ve özellikle de İİK’nın 280. maddesi ile tanınan koruma doğrultusunda Yargıtay’ın genel kabul ettiği görüşün ne kadar isabetli olduğu tartışmalıdır[18].

III. TTK’YA GÖRE İŞLETME DEVRİ

A.   Kapsam

TTK anlamında yapılacak devir sözleşmesinin konusu kanunda açıkça ifade edildiği gibi bir ticari işletmedir ve 11. maddenin gerekçesinde de bütünlük unsuruna yapılan vurgu da göz önünde bulundurulduğunda, devir, ticari işletmenin işlevsel bir birliktelik olan bütününün, organizasyonun devredilmesini kapsamaktadır[19]. Bu devir sözleşmesinin, işletmenin duran malvarlığı, işletme değeri, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ve diğer fikri mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul edilmektedir[20].

Ticari işletmenin devrinden bahsedebilmek için yukarıda ifade edildiği gibi, ticari işletmenin bir bütün olarak devir sözleşmesinin konusunu oluşturması gerekmektedir. Dolayısıyla, ticari işletmenin münferit bazı malvarlığı unsurlarının devirleri TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrasının uygulama alanı dışında kalacaktır. Bununla birlikte, işletmenin bir bütün olarak devredilmesinin, ticari işletmenin malvarlığı içinde olan tüm unsurların devir kapsamında yer almasının zorunlu olduğu sonucunu da doğurmadığı ileri sürülmüştür[21]. Bu hususta, ticari işletmenin devrinden bahsedilebilmesi için doktrinde kabul edilen görüş, devredilen unsurlarla ticari işletmenin faaliyetine devam edebilmesinin mümkün olması ve böylece devredilen ticari işletmenin ekonomik bütünlüğünün ve devamlılığının sağlanabilmesidir[22].

B. Şekil ve Tescil Şartlarının Kapsamı

TTK anlamında ticari işletme devri yapılabilmesi için kanun koyucu devri yazılı şekil şartına tabi tutmuş ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin[23] (“TSY”) 133. maddesinde ticari işletmenin devrine ilişkin devir sözleşmesinde bulunması gereken unsurlara yer verilmiştir. Öğretide bu şekil şartının geçerlilik şartı olduğu kabul edilmektedir[24].

TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası doğrultusunda ticari işletme devri yapılması halinde kanun koyucu her bir malvarlığı unsuru için zorunlu olan tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek görmemektedir. Bu düzenleme ile ticari işletme devri bakımından oldukça radikal bir yol benimsenmiş ve bir ticari işletmenin, kendisini meydana getiren münferit malvarlığı unsurları için öngörülmüş olan borçlanma ve tasarruf işlemlerinin yapılması gerekmeksizin tüm bu unsurların bir bütün olarak devri mümkün kılınmıştır[25].

TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası ile ticari işletme devir sözleşmelerinin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesi gerektiğini öngörülmüştür. TSY yürürlüğe girene kadar tescilin kurucu mu yoksa açıklayıcı mı olduğu öğretide tartışmalıydı[26]. TSY’nin 133. maddesinin 3. fıkrası, ticari işletmenin devrinin, devir sözleşmesinin tümünün tescili ile hüküm ifade edeceğini düzenlemiştir. Bu düzenleme ile birlikte öğretide tescilin kurucu etkisinin olduğu kabul edilmiştir[27]. Yapılacak ilanın ise açıklayıcı etkisinin olduğu ve üçüncü kişilerin iyi niyetini ortadan kaldıracağı savunulmuştur[28].

Tescilin kurucu etkisi olması, TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası bağlamında her bir malvarlığı unsuru için zorunlu olan tasarruf işleminin ayrı ayrı yapılmasına gerek kalmadan devir işlemini gerçekleştiren özel bir düzenlemedir. Öte yandan, TBK’nın 202. maddesi kapsamında yapılan bir işletme devri de, devir için uygulanacak hükümlere uygun yapıldığı, ilgili tasarruf işlemleri gerçekleştiği sürece geçerliliğini koruyacak, TTK 11. maddesinin uyarınca getirilen şekil ve tescil zorunluluklarından etkilenmeyecektir.

C. Ticari İşletme Devrinin Uygulanması

TTK’nın 11. maddesinin 3. fıkrası sadece TTK anlamında ticari işletme olarak nitelendirilen işletmelerin devrinde uygulama alanı bulacaktır. TTK anlamında işletme devrinin konusu bir ticari işletme olduğundan, devir sözleşmesinin devreden tarafı bu ticari işletmenin sahibidir. Sözleşmenin devreden tarafında bir gerçek kişi tacir veya ticaret şirketi ve devralan tarafında ise TSY’nin 51. maddesinin 1. fıkrasıyla da uyumlu olacak şekilde bir gerçek veya tüzel kişinin yer alabileceği ileri sürülmüştür[29].

Ancak TSY’nin 135. maddesinin 4. fıkrasında; ticari işletmenin devrine ilişkin yapılacak tescil işlemlerinden bahsedilirken ticari işletmenin (i) bir gerçek kişi tarafından başka bir gerçek kişiye devri, (ii) bir gerçek kişi tarafından bir ticaret şirketine devri ve (iii) sicile kayıtlı bir işletmesi bulunmayan bir dernek veya kamu tüzel kişisi tarafından devir alınması halleri sayılmıştır. TSY’nin bu düzenlemesinde ticari işletmelerin ticaret şirketleri tarafından devrinden bahsedilmemiş olması uygulamada ve öğretide farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuş[30] ve uygulamada ticaret şirketleri yönünden ticari işletme devrinin uygulanamaz hale gelmesine yol açmıştır.

Fiiliyatta, TTK 11. maddesi 3. fıkrasındaki tasarruf işlemlerini teker teker yapmadan tek seferde varlıkları devir kolaylığının tüzel kişilere yapılacak devirler için uygulamıyor olması[31], TTK ile hukukumuza giren bu kolaylıktan birleşme ve devralmalarda faydalanılamaması sonucunu doğurmaktadır.

IV. DİĞER KANUNLARDAKİ İLGİLİ DÜZENLEMELER VE TERMİNOLOJİ

A. 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun

RKHK ile birleşme ve devralmalar yönünden özel hükümler öngörülmüş ve RKHK’nın 7. maddesinin 1. fıkrası ile ilgili piyasalarda hakim durum yaratılması ya da mevcut bir hakim durumun güçlendirilmesi başta olmak üzere ülkenin bütünü ya da bir kısmında etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak birleşme ve devralmalar kural olarak yasaklanmış ve RKHK’nın 7. maddesinin 2. fıkrası doğrultusunda hangi tür birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Rekabet Kuruluna bildirilerek izin alınması gerektiği Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme Ve Devralmalar Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2010/4) (“Tebliğ“) ile düzenlenmiştir.

RKHK’nın yukarıda bahsedilen hükümleri gereğince hem TBK anlamında işletme devri hem de TTK anlamında ticari işletme devrinin söz konusu olduğu durumlarda ilgili mevzuat doğrultusunda Rekabet Kurulu izninin alınması gerekebilecektir.

RKHK’da, TBK’da işletme devri ve TTK’da ticari işletme devri açısından kullanılan terminolojiden farklı olarak ve bu kavramlardan çok daha geniş bir kapsama sahip olan “herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün mal varlığını” ya da “ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları” devralmasından bahsedilmiştir. Yine Tebliğ’de ilgili teşebbüs tanımı içinde “devralma işlemlerinde devre konu kişi ya da ekonomik birimlerden” bahsedilmiştir.

Hem RKHK hem de Tebliğ’deki bu kavramlar TBK ve TTK’da belirtilen işletme kavramını da içeren ve fakat bunlarla sınırlı olmayan daha geniş kavramlardır.

B. 4857 Sayılı İş Kanunu

İş Kanunu’nun 6. maddesi ile işyeri devri açısından özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, işyeri veya işyerinin bir bölümünün devri halinde devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçeceği düzenlenmiştir.

Kavramsal olarak TBK’da işletme devri, TTK’da ise ticari işletme devrinden bahsedilmesinin yanında İş Kanunu’nda işyeri devrinden bahsedilmesi bu kanunun genel sistematiği içinde işletme değil de işyeri kavramı üzerine kurulu olmasının doğal bir sonucudur. Bununla birlikte, hem TBK anlamında işletme devri, hem de TTK anlamında ticari işletme devrinin gerçekleşmesi halinde İş Kanunu’nun 6. maddesi uygulanacaktır.

TBK’daki işletme devrine paralel olarak İş Kanunu’nda işyeri devri halinde devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralanın birlikte sorumlu olduğu, ancak bu yükümlülüklerden devredenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlı olduğu öngörülmüştür.

V. SONUÇ

TBK ile Eski BK’da işletmelerin devrine ilişkin mevcut olan düzenleme büyük ölçüde korunmuş, TTK ile ise ticari işletmelerin devrini kolaylaştırıcı, yenilikçi bir düzenleme getirilmiştir.

TTK ile getirilen bu düzenleme, bu kadar önemli bir konunun tek bir madde ile düzenlenmesi başta olmak üzere, doktrinde birçok farklı açıdan eleştirilere maruz kalmıştır. TSY bazı konularda TTK düzenlemesine açıklık getirmişken bazı konularda ise daha farklı tartışmalara sebep olmuştur. Yeni düzenleme, zaten şirketler arası işletme devirlerinde fiilen uygulanamamasının yanı sıra, barındırdığı şekil ve tescil şartlarının TBK 202 altında yapılacak işletme devirlerine uygulanıp uygulanmayacağı açısından da tartışma doğurmuştur.

TBK’daki işletmenin devrine ilişkin düzenlemeye dair, pasiflerin aktiflerle birlikte devrolduğuna dair görüş, ileriye yönelik sorumluluklarını net çizmek isteyen ticari taraflar açısından belirsizlik ortamı yaratmaktadır.

Aynı işlemin TBK’da borcun nakli maddeleri arasında “işletmenin aktif ve pasiflerin birlikte devri”, TTK’da “ticari işletme devri”, İş Kanunu’nda “işyeri devri” olarak, RKHK’da ise “teşebbüsün kontrolünün değişikliği” olarak kategorize edilebilmesi, yukarıda bahsi geçen BK ve TTK kaynaklı uygulamalar ile birleşince hukuki müzakereleri hantallaştırmaktadır.

TTK ile ticari işletmelerin devri açısından özel bir düzenlemenin getirilmesiyle, TTK ve TBK’nın bir arada uygulanmasına yönelik olarak yeknesak bir uygulama yerleşmemiş olmakla birlikte bu düzenlemelerin sınırları ve uygulaması yargı kararları ile daha belirgin hale getirilebilir.

Aralık 2021

 

KAYNAKÇA

ARKAN Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Yirminci Bası, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, (T. İş Bankası A.Ş. Vakfı), Ankara, 2015.

ÇELİKBOYA Kerem, “Anonim Şirketin TTK m.11 f.3 Uyarınca Ticari İşletmesini Devretmesi”, Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan, İstanbul, On İki Levha Yayınları, 2017, s. 163-214.

ÇELİKBOYA Kerem, Ticari İşletmenin Devri, Birinci Bası, On İki Levha, İstanbul, 2017.

ERDEM Ercüment, “Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Ticari İşletmenin Devri”, Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, Cilt 8, Sayı Özel, 2013, s. 987-1018.

ESİN İsmail G., Birleşme ve Devralmalar, 3. Baskı, On İki Levha, İstanbul, 2021.

OĞUZMAN M. Kemal/ ÖZ M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, 12.Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2016.

POROY Reha/ YASAMAN Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, 15. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015.

ÜLGEN Hüseyin/ HELVACI Mehmet/ KENDİGELEN Abuzer/ KAYA Arslan/ NOMER ERTAN Füsun, Ticari İşletme Hukuku, Dördüncü Bası, On İki Levha, İstanbul, 2015.

[1] POROY Reha/ YASAMAN Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, 15. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015, s.41.

[2] ÜLGEN Hüseyin/ HELVACI Mehmet/ KENDİGELEN Abuzer/ KAYA Arslan/ NOMER ERTAN Füsun, Ticari İşletme Hukuku, Dördüncü Bası, On İki Levha, İstanbul, 2015, s.192.

[3] ERDEM Ercüment, “Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Ticari İşletmenin Devri”, Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, Cilt 8, Sayı Özel, 2013, s. 987 – 1018, s.992. KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.193.

[4] OĞUZMAN M. Kemal/ ÖZ M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, 12.Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2016, s. 622.

5 KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s. 197.

[6] POROY/ YASAMAN, s.42.

[7] OĞUZMAN/ ÖZ, s. 623.

[8] OĞUZMAN/ ÖZ, s. 623.

[9] OĞUZMAN/ ÖZ, s. 626.

[10] OĞUZMAN/ ÖZ, s. 625.

[11] Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Internet Sitesi Örnek İlan Metinleri  https://www.ticaretsicil.gov.tr/view/hizlierisim/goster.php?Guid=4d57d0fc-8b72-11e9-a292-54e058904e0d (Erişim, 18.12.2021).

[12] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s. 197.

[13] ARKAN, s.42.

[14] OĞUZMAN/ ÖZ, s. 624.

[15] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.199.

[16] ARKAN, s.42; OĞUZMAN/ ÖZ, s. 624.

[17] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin E. 2018/5345 K. 2019/3508 sayılı ve 07.05.2019 tarihli kararı: “Bu maddenin içinde; “müteselsil bir borç” ilişkisi vardır. Devir alan şirket, devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi, iki yıl müddetle evvelki borçlu (devreden) dahi, yenisi (devralan) ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunu’nun müteselsil borçlara ilişkin 141. maddesine göre, teselsülün kanun hükmünden doğduğu hallerde, kamu düzeni söz konusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür. Bu nedenle söz konusu müteselsil borç kanun hükmünden (BK m. 179’dan) doğduğundan, teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz.” Yine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin E. 2017/1477 K. 2017/8917 sayılı ve 14.12.2017 tarihli kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2016/992 K. 2016/7774 sayılı ve 06.10.2016tarihli kararı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2014/13-19 K. 2015/1743 sayılı ve 24.06.2015 tarihli kararı da aynı doğrultudadır. (Erişim: Kazancı).

[18] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.205; ESİN İsmail G., Birleşme ve Devralmalar, 3. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2021, s.257.

[19] ÇELİKBOYA Kerem, Ticari İşletmenin Devri, Birinci Bası, On İki Levha, İstanbul, 2017, s.110.

[20] POROY/ YASAMAN, s.42.

[21] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.200.

[22] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.201; ARKAN, s.42.

[23] Resmî Gazete Tarihi: 27.01.2013 Resmî Gazete Sayısı: 28541.

[24] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.199; ARKAN, s.42; POROY/ YASAMAN, s.44.

[25] ARKAN Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Yirminci Bası, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, (T. İş Bankası A.Ş. Vakfı), Ankara, 2015, s.42.

[26] ERDEM, s.1000.

[27] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s.211. Erdem s.1001.

[28] ERDEM, s.1001.

[29] KENDİGELEN (Ülgen/Helvacı/Kaya/Nomer Ertan), s. 196.

[30] Anonim şirketlerin TTK m.11/3 anlamında ticari işletme devirleri hususunda detaylı bilgi için bkz. ÇELİKBOYA Kerem, “Anonim Şirketin TTK m.11 f.3 Uyarınca Ticari İşletmesini Devretmesi”, Prof. Dr. Hamdi Yasaman’a Armağan, İstanbul, On İki Levha Yayınları, 2017, s. 163-214.

[31] ESİN İsmail G., s.250.

İlgili Kişiler

Bu makale, makalenin yazım tarihi itibarıyla yürürlükte olan mevzuat dikkate alınarak Yazıcı Avukatlık Ortaklığı tarafından hazırlanmıştır. Her bir olaydaki maddi vakalar ve olay özellikleri ile bunların uygulama ve sonuçları farklı olacağından, bu makale yalnızca bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmış olup, bir hukuki görüş veya öneri teşkil etmez ve bu şekilde yorumlanamaz.